6 Mayıs 2016

Racing Extinction: Ve İnsan Dünyanın Sonunu Getirdi

Racing Extinction film afişi

Oscarlı yönetmen/belgeselci Louie Psihoyos'un 2015'te gösterime giren Racing Extinction belgesel filmi hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. Sinemada o kadar abuk sabuk filmleri izliyoruz ki asıl üzerine düşünmemiz gereken konuları işleyen yapımları gözden kaçırabiliyoruz. Özellikle son yıllarda vizyonda sıkça gördüğümüz süper kahramanlarla dolu kıyamet/yokoluş filmleri hepinizin dikkatini çekmiştir. Bu filmlerde genelde insan hep kurtarıcı olarak karşımıza çıkar. İşin gerçeği ise bunun tam tersi: İnsan, dünyanın sonunu getirmek üzere... Racing Extinction işte bu konuya odaklanıyor. İnsanoğlu, dünyanın ve üzerinde yaşayan canlıların yokoluşunun en büyük sebebi malesef. Bizler kurtarıcı falan değiliz, tam anlamıyla kanser gibi dünyayı, canlıları sömüren ve yokeden bir türüz. Belgesel nesli tükenen canlılar, ekosistemin bozulması, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi güncel sorunların tek kaynağının biz insanların önlenemeyen tüketim ve beslenme alışkanlıkları olduğunu ortaya koyuyor.


Manta Vatozu (Manta birostris) ya da deniz şeytanı olarak bilinen vatoz türü. Yasadışı avlanma ve deniz kirliliği sebebiyle nesli tükenmektedir.



Yönetmen 2009'da çektiği The Cove belgesel filminde Japonya'nın Taijii şehri yakınlarında bir koyda gerçekleşen yasadışı yunus katliamlarını beyaz perdeye taşımıştı ve Fisher Stevens ile birlikte en iyi belgesel dalında oscar kazanmıştı. Racing Extinction'da da konu yine deniz canlıları üzerinden ilerliyor. Çünkü gerek küresel felaketlerden gerekse insanların beslenme alışkanlıklarından dolayı en büyük yokoluş tehlikesine maruz kalanlar deniz ve okyanus canlıları; balinalar, yunuslar, köpek balıkları, vatozlar... Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde yasadışı vahşi hayvan ticaretinin çok büyük boyutlarda olduğunu görmek gerçekten sarsıcı bir etki yapıyor. Köpekbalığı yüzgeçi çorbası için kesilmiş binlerce yüzgecin olduğu sahneler tüyler ürperticiydi. Her gün 250.000 köpek balığı yüzgeçleri için öldürülüyor. Çeşitli pazar yerlerinde nesli tükenmekte olan tüm canlıların ticareti yapılabiliyor, zaten bu durum türlerin nasıl yokolduğunu da açıklamaya yetiyor.


Güneşte kurutulan köpek balığı yüzgeçleri. Bu yüzgeçler daha sonra köpekbalığı yüzgeçi çorbası için restoranlara satılıyor.

Köpekbalıkları, yunuslar ve vatozlar yüzgeçleri ve solungaçları için yasadışı olarak avlanıyor. Etleri yasadışı olmasına rağmen gıda ve ilaç sektöründe kullanılıyor.
Yüzgeçleri kesilmiş yavru köpek balığı. Köpek balığı katliamlarına karşı yürütülen kampanyalarda bu yavru köpek balığının videosu kullanılmış. Yapılan ankete göre can çekişen bu balığın videosunu izleyenlerin %80'i yüzgeç çorbası içmekten vazgeçmiş ya da tüketimini azaltacağını belirtmiş.
Köpek balıkları dinozorlardan önce de vardılar. Bugüne kadar dört kitlesel yokoluş olayından kurtuldular. Son 100 yılda ise insanoğlu köpek balığı nüfunun %90'ını yoketti. Bu gidişata dur demezsek sadece köpek balıklarını değil önümüzdeki 100 yıl içerisinde dünya üzerindeki türlerin %50'sini kaybedebiliriz. Bunun önüne geçmek için nesli tükenen canlıları avlamak yerine onların güzelliklerini dünyaya anlatmamız gerekiyor. Belgeselde bununla ilgili verilen bir örnek var. Isla Mujeres, Meksika'nın doğu kıyılarındaki en büyük köpek balığı avcılığı yapılan adaymış. Her gün en az 20 balıkçı köpek balığı avına gidiyormuş bu adada. Aktivist Shawn Heinrichs bu adadaki av alanlarına giderek oraları turistlerin köpek balıklarını izleyebileceği dünyadaki nadir yerlerden biri haline getirmiş. Eskiden kaplan köpek balıklarını avlayan balıkçılar şimdi turistlerin köpek balıklarını görebilmeleri ve hatta onlarla yüzebilmeleri için turlar düzenleyerek daha çok para kazanıyorlar. İnsanlar diğer canlılara zarar vermeden de geçimlerini sağlayabildiklerini gördüklerinde buna yöneliyorlar ve ekosisteme zarar vermeyi bırakıyorlar. Kısacası nesli tükenmekte olan canlıların güzelliğini insanlara gösterebilirsek onları korumak için şansımız artacaktır. 

Kitlesel Yokoluşun Yeni Mimarı: İnsan

"Gezegen tarihinde beş büyük kitlesel yok oluş gerçekleşmiş. Ordovizyen. Devonyen. Permiyen. Triyas-Jura. Ve sonra da dinozorları yok eden K-T yok oluşu. Bu kadar uzak tarihi algılayabilmek gerçekten zor. Yani, 4.6 milyar yıllık Dünya tarihi. Dünya tarihini alalım ve 24 saate sığdıralım, insanlık ne kadar zamanda yer alır? Gece yarısından önce birkaç saniye. Hepsi bu. Biz mahalleye yeni taşınan çocuğuz. Şu an yaşadığımız çağa antropojen deniyor, yeni çağ. Antropojen insan çağı demek. Bu çağ, insan etkisinin fosil olarak geleceğe işaret gibi bırakıIdığı bir çağ. 65 milyon yıI önce Dünya'ya çarpan ve dinozorların yok olmasına sebep olan bir meteor vardı. Sıra altıncı kitlesel yokoluş olayına geldiğinde sebebi tanımlamakta hiçbir sorun yaşamıyoruz.Çünkü insanlık meteor oldu."

 Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Okyanusları Öldürüyor

"Canlıların nesillerinin tükenmesi sıklıkla doğrudan doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ya da aşırı avlanma gibi insan faaliyetleri sonucu meydana geliyor. Ve bir de daha farklı bir şekilde gelişen küresel iklim değişikliği olayı söz konusu. İklim değişikliği konusunda doğrudan ve dolaylı insan eliyle gerçekleşen etmenler var. İklimler okyanuslar tarafından kontrol edilir. Okyanuslar esas oğlandır, kontrol onlardadır. Ve okyanuslar yavaş yavaş değişiyor. Bugün yüzleştiğimiz tehlike de bu. Bugün kitlesel yok oluş, çevrenin değişimi sonucu meydana geliyor çok büyük bir felaketi tetikleyebilecek şekilde doğayı değiştirmeye devam ediyoruz. Bugüne değin 5 kitlesel yokoluş meydana gelmiş ve 5'inin de farklı sebepleri vardı ama hepsinde ortak bir nokta vardı o da karbondioksit oranındaki inanıImaz artış. Ve şu an olduğu kadar yüksek bir karbondioksit oranı hiç yaşanmamış. Yüz milyonlarca yıIda oluşmuş fosil yakıtları tüketiyoruz. İIk olarak, jeolojik tarihçeyi tersine çeviriyoruz. Ve bunu çok ama çok hızlı yapıyoruz. Körfez'de meydana gelen sızıntıda yaklaşık 4.9 milyon varil petrol çevreye yayıIdı. Bu, Amerika'nın günlük tüketiminin dörtte birine eşit. Körfez sızıntısı olayı gibi bir olaya bakıyor ve "Bu, Amerika'da yaşanmış en büyük çevresel felaket." diye düşünüyorsunuz. Bu felaket, yaparken düşünmek zorunda bile olmadığımız günlük faaliyetlerin sebep olduğu zarara kıyasla hiçbir şey. Herkesten daha kabahatliyim. Çevreye karşı yapabileceğiniz en kötü şey hakkında bir film yapmak. Çok havalı gözüküyor. Film yapımı için gerekli ilk iki yıllık faaliyetleri kapsayan karbon ölçümü yaptık. Ve yapım için kullanıIan enerji miktarını görünce dehşete düştüm... Hayatlarımızı çok daha iyi hale getiren bir noktadayız. Ama bunu kalan her şeyin yitip gitmesi pahasına yapıyoruz. Bu problemi çözmek için inanıImaz sayıda yöntem var. AsıI soru, yeterince hızlı başarabilecek miyiz? Şu an kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da bu işin çığırından çıktığı. Okyanusların kimyası gerçekten çok süratli değişiyor. Korkutucu şekilde hızlı. Karbondioksiti atmosfere bıraktığımızda tümü havada kalmıyor. Üçte biri ila yarısı arası bir miktar okyanuslar tarafından emiliyor. CO2 suyla tepkimeye giriyor ve karbonik asit denen bir maddeye dönüşüyor ve her yıI, okyanuslar daha asidik hale geliyor. Ne olduğunu gerçekten merak ediyorsanız bir deniz kabuğunu alın ve bir bardak sirkeye atın. Tüm canlı çeşitliliği sebep olduğumuz bu asit okyanusları yüzünden yok olacak."

Yediklerini değiştir, dünyanı kurtar.

"İnsanlık şu an vejetaryen olabilseydi her şey gerçekten çok çok farklı olurdu. Diğerlerine kıyasla kitlesel yok oluşa sebep olan en önemli faktör doğal yaşam alanlarını yok etmek ve bu alanları ekilebilir arazilere çevirmektir. Et, süt ve yumurtaya daha bağımlı oldukça karbondioksit ve metan salınımı daha da artıyor. Tüm büyükbaş cinsleri ot ve diğer ürünleri sindirmeleri sırasında biyoürün olarak metan gazı üretirler. Mide kasıImaları bu gazı mideden dışarı atar... Metan iklim değiştirme etkisi bakımından karbondioksite göre 22 kat daha etkili bir gaz. Ayrıca bir inek her gün 207 litrelik çöp poşeti hacminde metan üretiyor. Bir inek sorun değil, ama dünyada bunlardan 1.5 milyar tane var. Ve besin elde etmek için inanıImaz etkisiz bir yöntem. Sadece tarım arazilerinin dörtte üçü besi hayvancıIığı için kullanıIıyor. Her şeyi hesaba kattığınızda toprağın bakımı, hayvanların otlatıIması, beslenmesi ve nakliyeleri sırasından ortaya çıkan sera gazları tüm ulaştırma sektörünün doğrudan sebep olduğu gaz salınımından çok daha fazla."


İnsan olarak düşüncesizce attığımız adımlar bugüne kadar hep doğal yaşamın yok olmasına sebep oldu. Pek çok canlı türünün yaşam alanlarını şehirleşmek için beslenmek için ve enerji için gasp ettik. Sadece bununla da kalmadık kurduğumuz sistem de çevreye ve canlılara zarar vermeye devam etti. Yaşam biçimimiz hem kendimize hem çevreye hem de diğer canlılara zarar veriyor. Böyle devam ederse hem gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir dünya kalmayacak hem de gelecek nesillerin bizzat varlığı dahi tehlikeye girecektir. İnsanoğlunun tüm bunlara dur diyebileceğine dair şüphelerim var ama Racing Extinction'ı izleyip dünyayı iyi yönde değiştirmek isteyen insanların olduğunu görünce gelecek için az da olsa umut besleyebiliyorum.

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...